14 Nisan 2013 Pazar
Kırık Bir Kuşak
Şöyle dönüp geçmişe baktığımda,binbir fotoğraf karesi akışında zamanın büyük bir ivme ile nasıl yol aldığını görebiliyorum.Çocuklukluğun ilk adımları,gençliğin boş koridorları ve orta yaşın verdiği tahribatları.Hepsini bir araya topladığımda aslında normal gitmeyen birşeylerin olduğu kesin.Herkes gibi,büyüklerimizden çok duyduğumuz 'eller gibi'' olmadık/olamazdık...
Hayatın planları hiçbir zaman bizimkilere uymadı.Çoğu zaman omuzlarımızdan tutup çırpar,kalın parmağını gösterip sallayarak acımasız yüzünü gösterir.Uçurumların kenarına sürükler,yada yolun ortasında büyük imtihanlara sokar,başarısızlıklarımızla mutlu olur.Kendi kendimize sorgularız bazen ; -neden ? Neden herkes gibi,'eller gibi' değildik.Bu seçilmişliği oluşturan bedelleri ağır savaşların neden ortasındayız.?
Çocukluk yılları.Yoksulluğun,yokluğun tavan zamanları.Karanlıklardan,darbelerden kendini çıkarmaya çalışan ülkenin tüm fertleri evine kapanmış,yasağın en acı tarafını yaşamaya mahkum edilmiştir; 'sokağa çıkma yasağı'...1980'ler döneminin kara sokaklarından evlerine hapsedilen insanların akşamlarını düşündünüzmü hiç? Teknoloji diye nitelenen bir kara kutu tv.Lakin o da yasakçıların güdümünde ve onunda sınırı bir vakite kadar.Peki bu insanlar evlerinde ne yapardı.Tabiki insanın doğasından gelen dürtü ve peşini izleyen cinsellik.
Dört duvar arasında yasakların gölgesinde zorunlu dünya ya gelen bir kuşağın yokluğunu kimse inkar etmemeli.Çünki tarih inkar etmiyor.İnsanların o dönemde çok zaman kazaydı diye nitelendirip dünyaya getirdiği 80'lerin ilk bebekleri.Şimdi o kuşağa soran varmı; silahların patladığı, kardeş kanının aktığı,sokakların yasaklandığı,Çernobil faciasının yaşamı zehirlediği dünyaya kim gelmek isterdiki ? Ama seçim yapmak gibi bir hakkımız yoktu.
Çocukluğumuzn düşe kalka geçip,gençlik yıllarımıza geldik.Bu bir nesil atlamasının arasıydı.Hem mazinin,hem geleceğin izlerinde kalmıştık.Eğitim hayatımız,aşk hayatlarımız ve devamında iş hayatlarımız tepe taklak gittiği zamanlar oldu.Belkide halen kendi içinde bu kırıklıkları yaşayan,ama kendinden bile saklayıp,derin düşüncelerini bastıranlarımız var.Yada bunu film şeridi gibi geçirip zaman zaman dile kaleme dökenlerimizde var.Bazen yarım,bazen eksik,bazende titrek bir hisle...
Bu kırık kuşağın dünya evine girenleri oldu.Fakat nesil atlamalarının beraberinde yaşamında kurallarının şekil değiştirdiğindeki zararı yine bu kuşak tadacaktı.Ekonominin yerle bir olduğu,eğitimin stil değiştirdiği ortamda istediklerimiz yerine,hayatın seçip istediği ortak yaşamlar kuruldu.Bir nevi zorunluklar.Zamanı geldi diye acilen eyleme geçirilen evliliklerin ilk darbelerinie bu kuşak aldı.Nitekim bu kuşakta yaşanan,anlaşmazlıklar boşanmaların zirve yapmasınada sebeb oldu.Ve olmayada hızla devam etmekte...
Birde bu tehlikeleri sezenlerimiz var.Kendine kalın duvar örenlerimiz.Duygularının esiri,kendi seçtiklerinin yolundan sapmayan,fikirlerini saptırmayanlarımız.Bu kulvarın dışında kalıp,kendine ufak sebebler yaratarak bununla mutluluk duyanlarımız.İşte onlar şimdi orta yaşın tam ortasındalar.Çırıllçıplak bir yalnızlık,kırıklarını iyileştirmeye çalışan ruh halleriyle.İşte bu gücü gören hayat,tüm negatif yüklerini,tüm sivri hikayelerini sırtlayıp üzerimize gelmekte ve savaş vermekte.Öyleyse şimdi bilenme zamanı.Şimdi daha çok direnme,daha çok umut etme zamanı.Hayata karşı kayıtsız kalmamak,sunduklarından en iyilerini faydalanma zamanı...
Bu yüzden herkes gibi olamayız.Herkes gibi yaşamayız.Herkesin kalabalıklaştığı yerde biz yalnızlık seçeriz.Bir neden aradığımızda bunu maziye sorsunlar.Bizlere değil.Ve yazar Nihat Genç'in de üzerinden deyindiği gibi ;
''Biz Türk filmlerindeki tecavüz sahnelerini izleyerek masturbasyon yapmış bir halkın çocuklarıyız, kimse bizden saf ve temiz duygular beklemesin...''
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder