Benzer öyküler,acılar,hikayeler,aynı evrensel hüzün masalları.
Hepsinin buluştuğu ortak nokta '''Mahalle''...Ve o mahallenin muhtelif köşelerine sıkışmış apayrı karekterler.Yıllar geçiyor,nesiller değişiyor.Lakin değişmeyen tek birşey aynı hislerde ortak buluştuğumuz,ekrana bizleribağlayan senaryolar.Süper Baba ile başlayan,İkinci Bahar'la devam eden,Yeditepe İstanbul'la daha da büyüyen,Ekmek Teknesi ile gelişen ve bugüne gelindiğinde ''Leyla ile Mecnun''da tamamıyla ruhumuzun derinliklerine
işleyen öyküler.
Kimi zaman karekterde kendimizi gördüğümüz,seyrederken müzik notalarında dahi boğazında yutkunamadığın his uyandıran nice eserler geçti şu dört kareli ekrandan.Her bitişinde terk edilmiş bir sevgili gibi kendimizi yarım hissettğimiz,bir daha dahası olmaz dediğimiz zamanlar oldu.Ama her bitişle yıllar geçtikçe yaş ömrün yarısı niyetine vardığında sanki u masallarda bizle büyüdü.
90'ların ortaları.Bir Çengelköy masalı.Boğazın kıyısında salınan kayıkların arasında sürüp giden mahalle serüveni ile başladı.Fiko ve çalışıp didindikçe bir türlü tutunamadığı hayat öyküsüyle.Aşkları ailesi,mahallesi arasında sıkışan Fiko.Daralıyorum Nihat diyerek kendini sokağın ortasında dükkan kepenklerine vuran Fiko'yu.Evin küçük Mine'si olduk.Özenle çizdiği resimi babası Fiko'ya gösterirken babasının umursamaz tavrında dolduğu gözlerde olduk bazen.Öyle ya biraz kırık büyüdük,hüzünlerimizi o yaşalrda gizlemesini öğrendik.Yada Alim gibi aşk acısını ders defterlerinin arasına karaladık.Ama birşey öğrendik.Bizim için çabalayan didinen,tüm ömrünü çocukları uğrunda heba eden bir baba gördük.Ve kendimizi hayat boyu bu öyküden kesitlerle sınadık.
Keza 'İkinci Bahar'.O da Samatya'nın inişli merdivenlerinden girdi hayatımıza.İzlerken büyüklerimizin ikinci baharlarını dinleyip tebessüm ettik.Sevdanın yaşının olmadığını,yaşanmamış ilk baharın geçte olsa geleceğine inandık...
Ve biz büyüdük.90'lar bitti.Artık benzer öykülerin tam içine atılmıştık.Çok ekranlılığın kenarında biz dizi adı ile dikkatlerimizi çekiyordu.Atıldık içine.Ömer olduk,kendimi doğrar gibi cümleler kurduk.Umutsuzluğu,mücade etmeyi izledik.Hüzünün ölçüsüz dozunda uyuştuk.Bir kepenk önü aradık Ali gibi.Oraya yaslandık,uzun uzun dalıp gittik.Olcay'ın koşuşturmasında bulduk kimi zaman.Hedeflerimiz ile beklentilerimizin çarpışması arasında sıkışıp kaldık.Duru'nun piyanosunun ardından için için ağlayaşında değelerimizn kıymetini bilmeyi gördük.Yoksulluğun ne denli acı doğru bir öğretmen olduğunu kavradık.
Ekran saçmalıkların tavan yaptığı anlarda Ekmek Teknesi geldi.Kuzguncuk'un o nostaljik evleri arasında sürüp giden,zazen mizah ayarı veren,bazende yine kavuşamayanların,geçip gidenlerin izlerini işleyen,mahalle kültünü olduğu gibi yansıtan özelliği ile.Gemileri yakan,yaralı mektuplar dizen Medet gibiydik.Caddenin ortasında paltosunun iki yakasını kaldırıp kaldırımları geçercesineydik öyküde.Yada evin beş kızı bizdik.Büyüyen,sorunları daha da büyüyen,kendini aileyeadayan evlat olduk.Okulları erteledik,kariyerlerin üzerine çizgi çizdik.Bir çınar ağacının altında anne baba dizleri üzerindeki sevgiyi sezdik.
Uzun bir zaman geçti.Olmayan Leyla'ları ve Leyla'sı nı arayan Mecnun'u aldık şu kırık öykü serüvenlerimizin içine.Sen Leyla değilsin diyebildik.Bazen Mecnun gibi aylaklığımız vuruldu yüzümüze.İçi paramparçayken,çevrene hayata herkese keyifli göründük Mecnun gibi.İşsiz kaldık İsmail abi olduk.Gemiler gözledik.Gelemsede el salladık kıyılarında.Bazen şehirleri geçtik belki diye.Mahallenin bir kenarında buluştuk.Erdal bakkallarımız oldu.Çay içmenin sevmenin ayrıcalığını gördük.Düşlere daldık,rüyalara girdik.Kireçburnu sahili meskenimiz oldu...
Ve bugün.Hep bu masalların kahramanları aslında birer bizdik.Sen ben ve biz.Hep aynı acılarla,kırıklıklarla,kaybedişlerle.Hep mahalledeydik.Aslında biz hep böyleiç içeydik.Hep birbirimizin varolduğunu bildik.Ama biz yine uzaklardaydık.Sadece senaryoların satır aralarında buluştuk.Hep öyle kalacağız.Kaldırımları geçişimiz,
vapurun korkuluklarına yaslanıp uzaklara dalışlarımız,hüzünlü cümlelerimizle biz hayatın hep kenarındayız...
Nice masallara,nice öykülere...

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder