5 Nisan 2013 Cuma
Düşlerimin Kuytusunda Hallerim
Demişti,'güzel günler' diye düşleyip elleriyle işaret ederken daha,ben o güzelliğin tuğlalarını örüp zaten mimarisini bitirmiştim.Sadece bu düşlerin ortasına bir adım atacak yolu gözleniyordu.Belki geldi geçti,belki gelmedi.Lakin birşeylerin bu mimariyi hoyratça yıkıp geçtiğide inanmak zorunda olduğum bir gerçekti...
Tutulup bir köşede,donup kalmış gibi dalıp gideriz zaman zaman.Öyle şeyler yaşarız ki çevremizde,öyle acılara sevinçlere tanık oluruzki,illa bu duruma bir yorumumuzu katarız.Fakat bunu dile dökecek bir muhatap bulamayız.İşte tam da bu noktada dalıp giden bünyeler düş nöbetine tutulmuştur.Biraz uğraş ile,biraz tatlı sert dürtüyle irkilir ve kendimize döneriz.
Beyin adeta bir film merkezidir düşlerde.Ruhumuz bu hadisenin çok iyi bir senaristidir.Köşkü sarayı,yatı katı düşleyenin zaten direkt diline vurduğunu tespitini genelleme insan kümesinden biliriz.Güzeliği,ruha hitap edeni zaten dile dökemeyiz.Kendi yarattığımız iç dünyamızda nasılda güzel gözükür ve nasılda dalıp gideriz düşlerimizin başkentlerine.Yepyeni bir dünya,yeni insanları,uzak insanları katarız.
Düşlerin bitip sonlaşının sızısı ise kendini çok farklı hissettirir.Kendimize geldiğimizde titrek mısralar,kuruyan boğaz,ağır işleyen bir nefes durumuyla karşılarız dünyayı.Peki,ait olduğumuzu hissetmediğimiz o yaman dünya nasıl karşılar bizi? Çirkin ve alaycı bir gülüş,'yine bendesin' vari itici bir yüz ile.Sahi düşlerimiz çok mu karmaşık.Yoksa bizi düşlere iten hayatmı ?.
Aslında 'düşlemek' içinde bir düşüşün açık bir habercisidir..Düşmek,daldan düşmek damdan düşmek,yollara düşmek.Yani düşlere daldığımızda da birşeylerin peşine takılıp gittiğimizde ortada.Bu düşüşlerin yara bereleride,kayıplarıda,aldıklarıda olacaktır.
Yinede kendi hikayesini kendisi yazamasa da insan,düşlemeyi sürdürmeli...Güzel düşlere düşün...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder