Tarih boyu yangınlara
göğüs germiş,tüm simsarların kabaran iştahlarına yem olmamış Haydarpaşa Garı.Siz hiç bu garın merdivenlerine oturup seyre daldınızmı ? İnsanların ellerinde
bavullarla tatlı telaşlarını, martıların uçuşmasını,simitin kokusunu,vapurların
geçişini.Yada siz hiç,bir mekanı bu denli sevdiniz mi? Ona hiç bitmeyen
anlamlar yüklediniz mi ?
Peronlar arası kalakalmışken,bekleme salonlarının uğultusunda beliren anonslar duyuyorum .Hep o sese kulak veriyorum.Birazdan kalkacak olan tren,hangi şehirlere gidiyor gibi meraklara dalıyorum.Daha benim trenime vakit var.Mythos Meyhanesi’nin o mahseni ortamına giriyorum.Bir Rum şarkısı karşılıyor ruhumu.Çokta iyi geliyor.Şamdanlı bir masaya kurulup,kırmızı şarapla başlıyor aslında yolculuğum.Bu yüzdendir kalkışından saatler evvel Haydarpaşa Garı’nda oluşum.Benim tüm trenlerim orada hazırlanıp,oradan kalkmaya başlıyor.Çemberli su sebilinde suyun içildiği vakitlerdi o gün.Hiç okumayanın,yola çıktığı için dergiler aldığı sıralı büfelerdi aslında ilk danışma masaları.Sonrası duvarı kapsayan çok renkli ışıklı tabelalar bozdu bu işi…
1.Şubat 2012 günü Yüksek Hızlı Tren projesine kurban edildi Haydarpaşa Garı.Yüksek Hızlı dediler.Durdum düşündüm;insanlığın bu kadar acelesi neden vardı.Bu yetişme telaşı bu hızlılık başımı değil,aklımı ve ruhumu döndürmekteydi.Önce bu şehirden geçen rayları,yani şehrin azı dişlerini söker gibi söktüler.Şimdilede ise ‘acaba ne yapsak’ diye düşünüyorlar.Ama sadcece düşünmekle yetiniyorlar.Opera binası,kütüphane,otel motel vs.Bırakın da burası da sadece gar kalsın.İçinde trenler durmasın.Tarih boyu herkesin bir anısı var orada.Sadece onlar kalsa ve biz o anılarla yüzleşsek diyorum.Biliyorum çok şey istiyorum.Ve bunu isteyenlerin çok az olduğunu,kimsenin umurunda olmadığınıda biliyorum…
Dün gece bir ‘merhaba’ demek için bisikletimle yoluna koyuldum garın. Ön cephesine hızla girerken önümü polis devriyesi kesti.Meğer o saatte görmek dahi yasakmış.Hayatım boyu duymaktan tiksindiğim bir kelimeydi bu.Biraz ikna çabası ile yasağı delebildim.Garın Güney cephesi adeta koca bir ihtiyar gibi dimdik bakmaktaydı bana.Merdivenlerine,kollarına bırakır gibi oturdum .Bu gece şehre beraber bakıyorduk.Üç beş martının çığlığına,içimdeki anıların sessiz çığlıkları eşlik ediyordu.Aklımdan geçen şehirler artık çok uzaktı.Çünkü Haydarpaşa’dan geçmiyordu hiç biri.Biraz gözlerimi kapadığım an uzaktan bir ses belirdi ‘artık çıkmanız gerek’ diyordu resmi kolluklu ses.Veda vakti gelmişti.Parmaklarımı duvarlarında gezdirerek şehrin karanlığına uzadım.Bir daha sık buluşma sözü vererek….
Eyvallah Haydarpaşa…
Peronlar arası kalakalmışken,bekleme salonlarının uğultusunda beliren anonslar duyuyorum .Hep o sese kulak veriyorum.Birazdan kalkacak olan tren,hangi şehirlere gidiyor gibi meraklara dalıyorum.Daha benim trenime vakit var.Mythos Meyhanesi’nin o mahseni ortamına giriyorum.Bir Rum şarkısı karşılıyor ruhumu.Çokta iyi geliyor.Şamdanlı bir masaya kurulup,kırmızı şarapla başlıyor aslında yolculuğum.Bu yüzdendir kalkışından saatler evvel Haydarpaşa Garı’nda oluşum.Benim tüm trenlerim orada hazırlanıp,oradan kalkmaya başlıyor.Çemberli su sebilinde suyun içildiği vakitlerdi o gün.Hiç okumayanın,yola çıktığı için dergiler aldığı sıralı büfelerdi aslında ilk danışma masaları.Sonrası duvarı kapsayan çok renkli ışıklı tabelalar bozdu bu işi…
1.Şubat 2012 günü Yüksek Hızlı Tren projesine kurban edildi Haydarpaşa Garı.Yüksek Hızlı dediler.Durdum düşündüm;insanlığın bu kadar acelesi neden vardı.Bu yetişme telaşı bu hızlılık başımı değil,aklımı ve ruhumu döndürmekteydi.Önce bu şehirden geçen rayları,yani şehrin azı dişlerini söker gibi söktüler.Şimdilede ise ‘acaba ne yapsak’ diye düşünüyorlar.Ama sadcece düşünmekle yetiniyorlar.Opera binası,kütüphane,otel motel vs.Bırakın da burası da sadece gar kalsın.İçinde trenler durmasın.Tarih boyu herkesin bir anısı var orada.Sadece onlar kalsa ve biz o anılarla yüzleşsek diyorum.Biliyorum çok şey istiyorum.Ve bunu isteyenlerin çok az olduğunu,kimsenin umurunda olmadığınıda biliyorum…
Dün gece bir ‘merhaba’ demek için bisikletimle yoluna koyuldum garın. Ön cephesine hızla girerken önümü polis devriyesi kesti.Meğer o saatte görmek dahi yasakmış.Hayatım boyu duymaktan tiksindiğim bir kelimeydi bu.Biraz ikna çabası ile yasağı delebildim.Garın Güney cephesi adeta koca bir ihtiyar gibi dimdik bakmaktaydı bana.Merdivenlerine,kollarına bırakır gibi oturdum .Bu gece şehre beraber bakıyorduk.Üç beş martının çığlığına,içimdeki anıların sessiz çığlıkları eşlik ediyordu.Aklımdan geçen şehirler artık çok uzaktı.Çünkü Haydarpaşa’dan geçmiyordu hiç biri.Biraz gözlerimi kapadığım an uzaktan bir ses belirdi ‘artık çıkmanız gerek’ diyordu resmi kolluklu ses.Veda vakti gelmişti.Parmaklarımı duvarlarında gezdirerek şehrin karanlığına uzadım.Bir daha sık buluşma sözü vererek….
Eyvallah Haydarpaşa…

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder